Gez Keyfim Gez © 2024

SABAH VAKTİ, DENİZ YORGUN; "AH! TAMARA!"


M.S. 915-921 yıllarında inşa edilen bir kilise "Akdamar Anıt Müzesi". Bu yörede yaşayan Ermeni kökenli Vaspurakan Hanedanı tarafından yaptırılmış. Vaspurakan "soylu ülke" veya "prensler ülkesi" manasını taşıyormuş. Bir zamanlar Ermeni Krallığı'na bağlıymış. 1021 yılında yıkılınca, 1113 yılında manastır olarak kullanılmış ve Ermeni Patrikhanesi'nin merkezi olmuş. Bu tarihten sonra "Kutsal Haç Kilisesi" adıyla anılmış. Günümüzde ziyaretlere açık olan anıt, Van'ın Gevaş ilçesinde, kıyıdan 7km uzaklıkta, Van Gölü üzerindeki Akdamar Adası'nda bulunuyor. Van'a yaklaşık 55km uzaklıkta. Birçok tarihi eserde olduğu gibi dini motifler, saray hayatı, hayvan ve insan figürleri, bitki gibi betimlemeler mevcut fresklerinde. Hatta bununla da kalmıyor, 9-10. yüzyıldan kalma Abbasi Sanatı'nı da görebiliyorsunuz izlerinde. Ortaçağ Ermeni sanatının bir yansıması olan kilise, 2005-2006 yıllarında restore edilmiş, 2007 yılında hizmete açılmış ve UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yerini almış.
 
 
Gevaş ilçesi oldukça eski bir geçmişe sahip. M.Ö. 5000 yıllarına dayandığı söyleniyor. 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt Zaferi'nden sonra Türklerin hakimiyetine geçmiş ve uzun bir dönem refah içinde yaşamış yöre halkı. 1914 yılında Rus ve Ermeni işgaline uğrasa da, 1918'de yeniden Türk topraklarına dahil olmuş.
 
Akdamar Adası hüzünlü bir aşk hikayesi ile özdeşleştirilir. Bu hikaye adada yaşayan "Tamara" ile adaya yakın bir köyde yaşayan bir çoban arasındaki aşkı anlatıyor. Tamara Ermeni Baş Keşiş'in kızıymış. Çoban Tamara'yı görebilmek için her gece adaya yüzerek varıyormuş. Tamara karanlık çökünce adadaki yerini belli etmek için meşale kullanıyormuş. Bunu öğrenen baba, bir gece bu meşale ile adanın kıyısına inmiş ve sürekli yer değiştirerek çobanın kafasını karıştırmış. Bir o yana bir bu yana yüzmekten yorgun düşen çoban, boğulmaya yakın "Ah Tamara!" diye seslenerek son nefesini vermiş. Bunu farkeden Tamara da kendini suya bırakıp, sevdiği ile birlikte boğulmuş. Bu öyküden sonra "Ah Tamara" olarak anılan adanın adı zamanla "Akdamar" olarak değişime uğramış.
 
Efsaneyi dile getiren şair Hovhannes Tumanyan, şöyle bitirir ünlü "Ahtamar" şiirini;
 
Sabah vakti, deniz yorgun
Bir cesedi getirdi,
Dudağında,titrek,donuk,
İki sözcük:
Sanki ölüm sırasında
Mırıldanmış:"Ah! Tamara!"
 
 
Müze en güzel fotoğraf karelerini ilkbaharda veriyor. Yüksekliği 3500 metreyi geçen Artos Dağı (Çadır Dağı), üzerinde henüz erimemiş olan kar manzarası ile inanılmaz güzel bir fon oluşturuyor adanın karşısında. Bu görüntüyü elde edebilmek için adanın yüksek tepesine tırmanmanız gerekiyor. Van Gölü turkuvaz rengini esirgemezse sizden şanslısı olmaz :) Artos burada yaşayan çok fazla kelebek türü sebebiyle botanikçilerin akınına uğrayan bir dağ aynı zamanda. Ayrıca dağcıların da gözde dağlarından biri.
 
Yolunuz Van'a düşerse bu adaya ayak basmadan ve Akdamar Anıt Müzesi'ni gezmeden dönmeyin. Bahar ayında 19:00'a kadar açık olan müzede giriş ücreti 10 TL ve Müzekart geçiyor. İskeleden kalkan teknelerle adaya ulaşımınızı kolayca sağlayabilirsiniz. 
 
Van'a gitmişken görülmeye ve fotoğraflamaya değer birçok yeri de rotanıza dahil edebilirsiniz. Süphan Dağı'nın yansımasını alabileceğiniz Sodalı Göl, Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Nemrut Krater Gölü, Muradiye Şelalesi, İshak Paşa Sarayı ve Erçek Gölü'nde özellikle sonbaharda sürüler halinde yakalayabileceğiniz flamingolar, fotoğraf arşivinizi oldukça zenginleştirecektir. Ha bir de Van merkezde "Ali Usta"nın künefesini ve burma kadayıfını mutlaka ama mutlaka tadın :) 
 
Bize eşlik etmek ister ve fotoğraf turlarımıza katılmak isterseniz grubumuza bekleriz :