Gez Keyfim Gez © 2024

Adriyatik Denizi’ne “Bir Adım Kala”; Poçitel Köyü.


Balkanlar'da ilk "Türk" izleri, Avrupa Hun İmparatorluğu ile birlikte, M.S. 380'li yıllarda görülmeye başlamış. O dönemlerde Hunlar bölgenin büyük bir kısmına hakim olmuşlar. İdari yapılanmasında birçok kavimler yer almış. Türk, Ural, Germen, Slav gibi topluluklar, Hun İmparatoru Atilla 453 yılında hayatını kaybedene kadar birlikte yaşamış. Atilla'dan sonra Hunlar zayıflayarak, 469 yılında dağılma sürecine girmişler. Halk, kabileler halinde Karadeniz'in kuzeyinden yayılarak, göç etmeye başlamış. Avrupa, Kafkaslar, Balkanlar ve Kırım’da hala izleri var. Balkanlar'a yayılanlar Bulgaristan’ın temelini oluşturmuşlar. Bir kısmı ise Macaristan topraklarına, yani "Hun-gary" ye yerleşmiş. Hunlar'dan sonra bölge yönetimi 14. yüzyıla kadar sürekli el değiştirmiş. 1453 yılında gerçekleşen İstanbul'un Fethi ile bu topraklarda hem Sırp İmparatorluğu'nun sonu gelmiş, hem de Ortaçağ dönemi kapanarak, Yeniçağ dönemine geçilmiş. Zamanla gücünü yitiren Osmanlı Devleti, 1699 yılında imzaladığı Karlofça Antlaşması ile Avrupa’ya veda etme sürecine girmiş. 19. yüzyılın başlarında sırtına bıçağı ilk saplayanlar ise ne yazık ki Yeniçeriler olmuş. Osmanlı Devleti'nin zayıflamasından faydalanan Ruslar, toplulukları kışkırtan stratejiler izlemiş. Sonrasını biliyorsunuz... Tarihi boyunca en yüksek refah dönemini Osmanlılar zamanında yaşayan Balkanlar, Osmanlı'dan sonra yakın geçmişe kadar birçok zulüme sahne olmuş.
 
 
Bosna-Hersek'in güneyinde Osmanlı Devleti'nin güçlü dönemlerinden kalma bir köy bulunuyor; Poçitel Köyü. Osmanlılar tarafından Avrupa topraklarına kurulan ilk Türk köyü olduğu söyleniyor. Bu minicik belde, Avrupa'daki fetihlerin başlangıç noktasını temsil ediyor. 1463-1471 yıllarında Macar Garnizonu olarak kullanılan köy, Osmanlı Devleti tarafından kuşatıldıktan sonra, 19.yüzyıla kadar birçok yerleşim yerine örnek teşkil edecek şekilde dizayn ediliyor. Kuşatmadan önce sadece bir kaleden ibaret olan Poçitel, Osmanlı'nın estetik mimarisi ile buluşunca, günümüze kadar ulaşan taş evleriyle hayat buluyor. Evlerin konumu öyle güzel düşünülmüş ki. Hepsi aynı manzarayı görüyor ve hikayeleri Neretva’nın yeşil sularına yazılıyor. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında yürüdüğünüzde, kurulduğu dönemlere ışınlanıyorsunuz sanki. Köyün simgelerinden olan Poçitel Kalesi'nin varlığı "ortaçağ havasını" canlı tutuyor. Kale, Osmanlı öncesine dayanıyor. Macarların Türk saldırılarına karşı güçlendirdiği ve yeniden hayata geçirdiği söyleniyor. Kalıntıları birçok kale gibi günümüze kadar ulaşmış. Yıkık da olsa köyü hala "koruyor".
 
 
Adriyatik Denizi’ne "bir adım kala" bitmiş tüm umutlar… Osmanlı buradan öteye gidememiş. Adriyatik Denizi, Akdeniz’in İtalya Yarımadası ile Balkan Yarımadası arasında kalan denizdir. Akdeniz’e Otranto Boğazı ve İyonya Denizi ile bağlanıyor. Çevresinde bulunan ülkeler, İtalya, Arnavutluk, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Slovenya ve Karadağ gibi ülkeler. Oysa Osmanlılar, Anadolu’dan getirdikleri nüfusla, Balkan topraklarında hem söz sahibi oluyor, hem de çok genişliyor. Ancak Balkan Savaşları'nda verdiği kayıplardan ötürü bu topraklardan çekilmek zorunda kalıyor. Buralarda kalan Türk ve Müslüman kimliğine sahip insanlar için göçler başlıyor. Sadece Türkler değil, Boşnak ve Arnavut Müslümanlar da Anadolu’ya göç etmeye zorlanıyor. Göç edemeyenler uzun süre kimliklerini gizliyor. 1993 yılında köyü basan Hırvatlar, birçok yerde olduğu gibi buradaki Müslüman Boşnaklar'ı da katlediyor. Eserlere zarar vererek, kendileri yerleşiyor. 2000’li yıllardan sonra küçük gruplar halinde gelen Müslümanlardan korkan Hırvatlar, "Türkler geri dönüyor" diyerek, köyü terketmeye başlıyorlar. 
 
 
Aslına uygun restore edilen köy, günümüzde en huzur bulduğunuz beldeler arasında yerini koruyor. Kaleden izlenen manzara gerçekten görülmeye değer. Her bina taştan yapılma. 2005 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilerek, koruma altına alınmış. Poçitel aynı zamanda bir „sınır karakolu“. Bir zamanlar "askeri gücün" simgesiymiş. Artık askeri görüntüden eser yok. Yazlık yer gibi sessiz, sakin, şirin mi şirin bir köy. Mostar’a oldukça yakın, sadece 30km uzaklıkta. Dubrovnik ile de sınır komşusu. Dubrovnik'e seyahat edenler mutlaka uğrayıp, muhteşem manzarayı izlemek için kaleye tırmanıyorlar. Dar sokakları, hamamı, medresesi, kervansarayı, camii ve saat kulesi ile tam bir Osmanlı köyü görünümünde. Neretva Nehri kıyısına kurulmuş olması, cazibesini arttırmış. Poçitel, diğer adıyla "Taşkent", tüm güzelliğini 15.yüzyıldan kalma "Ortaçağ" etkisine borçlu onca yaşanmışlıklara rağmen. Hem fotoğrafçılar, hem de ressamlar için ilham kaynağı.
 
Balkanların birçok bölgesinde yaşayan Türk kökenli eski nesiller, Türklerin bu topraklara yeniden geleceğine olan inançlarını günümüzde de koruyorlar. Bu yüzden Türk Tarihi'ni okurken, Balkan Tarihi'ni de mutlaka okumalısınız. Çünkü ne bizler onları kendimizden ayrı görebiliyoruz, ne de onlar kendilerini bizden ayrı görebiliyorlar. Zaten Türk olduğunuzu hemen anlıyorlar ve hatırladıkları kadarıyla Türkçe konuşmaya başlıyorlar :)  
 
Bugün vizesiz gezilebilen yerlerdendir Bosna-Hersek. 
Ayrıca ekteki linkte yer alan yazımıza da göz atmanızı tavsiye ederiz :
 
Turlarımıza eşlik etmek ve facebook fotoğraf grubumuzda paylaşım yapmak için ekteki link üzerinden katılmanız yeterli :)